GDO etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GDO etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Şubat 2020 Cumartesi

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar, GDO

Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), gen aktarımlı organizmalar, transgenik organizmalar, bio-mühendislik organizmaları isimleriyle de adlandırılmaktadır. Genetik mühendisliği teknolojisi kullanılarak üretilen organizmalardır. Transgen dediğimiz organizmaya ait olmayan genetik maddelerin aktarımı ya da alınımı sonucu elde edilirler. Günümüzde en çok ABD’de üretilmektedir. GD ürünlerin en çok üretildiği ABD’de soya ve mısır gibi gıdaların %60’ından fazlası GDO içermektedir. GDO çalışmaları ürün kalitesini, zararlı organizmalara direnç gelişimini ve diğer bitkisel ve hayvansal özellikleri geliştirmek amacıyla yapılmaktadır. Örneğin mısır, pamuk, patateste zararlılara dayanıklılık; soya, pamuk, mısırda yabani ot ilaçlarına dayanıklılık; çeltik, mısırda viral bitki hastalıklarına dayanıklılık; ayçiçeği, soyada bitkisel yağ kalitesinin artırılması; domates, çilekte olgunlaşmanın geciktirilerek ve raf ömrünün uzatılması; domateste aromanın artırılması şeklindedir. Ayrıca bitkiler GDO geliştirilmesinde insan ve hayvana yönelik ilaç, hormon ve aşı gibi maddelerin bol miktarda üretmesi amaçlanmaktadır. 
Pirince beta karoten (provitamin A) üreten genler aktarılarak beta karotenli pirinçler elde edilmiştir. Bu pirinç parlak sarı-yeşil renk almıştır “altın pirinç” olarak anılır. Koyunlara kan pıhtılaştırıcı faktör9’un insan geni aktarılmıştır. Hayvanın sütünde ticari faktör9’un bol miktarda üretilmesi sağlanmıştır. AntitrombinIII kan pıhtılaşmasını kontrol altında tutmaktadır. AT-III eksik hastalar, yetişkinliğin erken dönemlerinde tromboembolik sorunlara sahip olabilmektedirler. Böyle hastalarda terapötik AT-III sağlanması pıhtılaşma riskini azaltabilir. İnsan hemoglobini, insan serum albumini, doku plazminojen aktivatörü, antitrombin3, insan alfa-1-antitripsini ve çeşitli aşı proteinleri ve monoklonal antikorları içeren diğer terapötik proteinlerin üretimi GDO’larla amaçlanmıştır. Halihazırda kullanılmaktadır.Ayrıca et süt üretiminin artırılması, peynir üretimi için kazein miktarının artırılması veya laktoza duyarlı tüketiciler için laktozun sütten çıkarılması gibi süt içeriğinin değiştirilmesi gibi faydalar sağlanabilir. Düşük kolesterollü yumurta üretimi, balıkta büyüme artışı, soğuk koşullara dayanıklılık artışı çalışmaları mevcuttur.
Genetiği değiştirilmiş bakteri, maya, küf gibi mikroorganizmalar ekmek, bira, peynir, şarap gibi ürünler için daha efektif hale getirilmektedir. Bitkilerde olduğu gibi mikroorganizmalar da aşı üretiminde genetikleri değiştirilerek kullanılabilinirler (rekombinant DNA teknolojisi). Kullanım alanı çok geniş olan GDO’lar  çevre sektöründe biyolojik temizleme (biyoremediasyon) ve koruma çalışmalarında da kullanılmaktadır. Özellikle hızla artan dünya nüfusu ele alındığında gıda sağlama konusunda GDO çalışmaları önem kazanmaktadır. Önemli bir anti-oksidant olan likopen genetiği değiştirilmiş domates, ve biberde bol miktarda bulunmaktadır. Doymamış yağ asitleri içeren sağlıklı bitkisel yağlar; kanola, soya, ayçiçeği ve yer fıstığı vb doymamış yağ asidi düzeyini daha da artırmak için bu bitkilerin genetiği değiştirilebilmektedir.

Besin değeri artırılmış ürünler yetersiz beslenmeyi azaltmaya yardım edecektir ve gelişmekte olan ülkelerin temel besin ihtiyaçlarını karşılamayı sağlayacaktır. Kassava, birçok üçüncü dünya ülkesinde birçok insanın beslenmesinde önemli bir besin kaynağıdır. Afrika kassava virusuna dirençli ve yüksek besin değerine sahip kassava üretmek için bu bitkilerin genetiği değiştirilmiştir. Flavr Savr domatesleri ilk genetiği değiştirilmiş üründür. Bu domatesler olgunlaşma, yumuşama ve çürüme işlemleri geciktirilerek uzun bir raf ömrüne sahip olan bitkilerdir. Verimin artması ve ürün kaybının azalması ile global ürün üretiminin artışı sağlanabilir. Genetiği değiştirilmiş hayvanlar, meme bezindeki sütte fibrinojen gibi rekombinant proteinleri büyük miktarda üretmek için kullanılabilmektedir. Genetik hastalıkların birçoğunun tedavileri mümkün olmamaktadır. Genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalarla gen tedavisi mümkün olabilecektir. Ayrıca hayvandan insana insan DNA’sı olan organ nakilleri söz konusu olabilir.Herbisit dayanıklılığın artması bitkilerin büyüdüğü toprağın daha az işlem görmesini sağlayarak toprak erozyonunun ve su kaybının azalmasına ve toprak mikrofauna ve mikrofloralarının korunmasına yardım edecektir. Bitkilerin topraktan daha fazla azotu doğrudan alabilmesi için genetiği değiştirilmiş bitki üretimi artmıştır. Bu da, kimyasal gübre gereksinimini azaltacağından çevre için yararlı bir uygulama olacaktır. 
Dikkat Edilmesi Geren Unsurlar:
GDO’lar bazı besin düzeylerini artırıp-azalttığı için tahmin edilmeyen bir şekilde gıdaların besinsel özelliklerini değiştirebilirler. Bitkisel ve hayvansal gıdaların besin içeriklerindeki değişimlerin besin etkileşimleri, besin-gen etkileşimi, canlıda besinin varlığı, besin gücü ve besin metabolizması üzerine etkisi hakkında henüz yeterli bilgi yoktur. Ayrıca bu besinlerin gen ifadesi, genler üzerindeki etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Sağlık üzerinde, özellikle uzun dönemde etkileri üzerinde henüz tam/net bir bilgi bulunmamaktadır. GDO ürünlerindeki rekombinant DNA’nın insana yatay gen transferi ve bunun insan sağlığı için sonuçları önemli bir konudur. Gıda ürünlerine aktarılan genlerin insan genomunda yer alıp almayacağı ve bunun sonuçlarının ne olacağı net değildir. Vücuda alınan DNA sindirim sisteminde parçalayıcı etkiye sahip olan çeşitli enzimatik aktivitelerle (eksonükleazlar ve DNAazI ve DNAazII gibi endonükleazlar) parçalanıp sindirildikten sonra vücuttan dışarı atılmaktadır. DNA, memeli bağırsağında genellikle hızla parçalanmakla birlikte bu parçalanma tamamen ve bir anda olmaz ve bazen DNA stabil/kararlı kalabilir. Eğer DNA parçalanmadan kolon gibi DNA parçalama aktivitesinin en az mikrofloranın yüksek miktarda olduğu sindirim sisteminin kısmına ulaşırsa mikrofloranın çıplak DNA’yı hücre içine alma riski vardır. Mikrofloradaki bakteriler aynı zamanda hücre içine aldıkları yabancı DNA’nın kendi genomlarına katılmasını engelleyen mekanizmaya sahip olmalarına rağmen bakteriyel kökenli genlerin bakteriler tarafından yapıya alınması teorik olarak mümkündür. Bu da mikroorganizmalarda antibiyotiğe karşı direnç düzeyinin artmasına yol açabilir.
GDO DNA parçacıklarına maruz kalan bağırsak somatik epitel hücrelerin, devamlı olarak dökülmesi ve yenilenmesi ile vücuttan atılacağı ve bu nedenle sağlık açısından önemli bir risk oluşturmayacağı düşünülmektedir. Mısırla beslenen sığır ve tavuklarda mısır kloroplast DNA’sının çeşitli dokulara girdiği yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Fareler üzerinde yapılan araştırmalarda bakteriyofaj ile beslendikten birkaç saat sonra DNA fragmentlerinin farelerin kan dokusu ve diğer çeşitli dokulara ulaştığı ve fare DNA’sına bağlandığı tespit edilmiştir. GDO ürünleri ayrıca yabancı alerjen özellik gösterir ve alerjik hastalıklara neden olabilir. Fındık genlerinin soya aktarılması sonucu fındık alerjisi olan kişilerin GDO’lu soyaya da alerji geliştirdiği gözlemlenmiştir. Ayrıca GDO’ların bazı toksik etkilere de neden olabildiği bildirilmiştir. Bir diğer konu “Terminatör” teknolojisidir. Satın alınan GDO’lu tarım ürünlerinin bir sonraki yıl yeniden üretilmelerine engel olmak için bitkilerin kısırlaştırılmasıdır. Uluslararası tohum şirketlerinin ticaretlerini devam ettirmeleri için yaptıkları bir uygulamadır. Türler arasındaki gen kaçışının doğal ekosistemde oluşturacağı riskler tartışılmaktadır. Çevreciler, genetiği değiştirilmiş ürünlerin ekimi çevresel risklerinin olacağı konusunda kaygı taşımaktadırlar. Bu bitkiler, doğal türlerle rekabet ederek onların azalmasına, ortadan kalkmasına da neden olabilirler. Yeni genetik özelliklerin doğal türlere geçişi olabilir. Dirençli yabani ot,  böceklerin ve mikroorganizmaların ortaya çıkmasına neden olabileceği düşünülebilir. GDO’yu genel çerçevede incelediğimizde insanlığa faydalı yönlerini görmekteyiz. Ancak şunu da bilmeliyiz insanoğlu olarak bilgimiz doğa karşısında herzaman kısıtlı olmaya devam edecektir. GDO çok ciddi çalışmalarla biyoloji, tıp, çevre tüm disiplinlerin birlikte ele alarak incelemesi ve rutine sokması gereken bir konudur. Aksi halde fayda sağlayacağımız değerli bir konuyla tüm doğaya zarar verilebilinir.

COVID19 Yatkınlık Testi, IRF7, TLR3