Kayıtlar

Popüler Genetik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Amyotrofik Lateral Skleroz, ALS Genetik mi?

Resim
Amniyotrofik lateral skleroz (ALS), genetik olarak birçok genetik varyasyonun orantısız olarak katkısıyla karakterize karmaşık bir nörodejeneratif hastalıktır. Ailede ALS hastası bireyin varlığı aile bireyleri açısından riski arttırır. ALS olan bireyin birinci derece akrabalarında (anne-baba-kardeş-çocuk) risk daha fazladır. Toplu olarak, tanımlanan genetik risk faktörleri, ALS’nin ∼% 50-% 70'inden sorumludur. ALS poligenik multifaktöriyel bir hastalıktır. Tek başına anlamı olmayan birçok genetik varyant ve birçok çevresel faktör bir araya gelerek hastalık ortaya çıkar. Hastalığın küçük bir kısmı ise tek gen hastalığı şeklinde kalıtırlır. Yani bir gendeki patojenik tek bir mutasyon hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir. Sonraki kuşaklara keskin bir biçimde kalıtılır. ALS’nin ortalama %9 ‘unda SOD1 genindeki mutasyonlar sorumlu tutulmaktadır. ALS ile ilişkili genlerin çoğu alellik heterojenite gösterir. Her gen içindeki farklı mutasyonlar aynı klinik fenotipe neden olabili...

Migren ve Genetik: Hemiplejik Migrenden Aday Genlere Kapsamlı Bir Bakış

Resim
Migren, genetik ve çevresel faktörlerin bir arada rol oynadığı, kompleks ve poligenik (çok genli) bir hastalıktır. Yapılan ikiz çalışmaları, migrenin ailesel geçiş oranlarının %30-60 arasında değiştiğini göstermiştir. Bu oran, genetik yatkınlığın migrenin ortaya çıkmasında ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Özellikle auralı migrende, genetik faktörlerin aurasız migrene göre daha baskın olduğu bilinmektedir. Migrenin genetik temelleri henüz tam olarak aydınlatılamamış olsa da, hemiplejik migren gibi nadir formlarında tek gen (monogenik) mutasyonların rol oynadığı tespit edilmiştir. Bu yazıda, migrenin genetik yönünü, hemiplejik migrenle ilişkili genleri, aday gen çalışmalarını ve FV Leiden mutasyonunun migrenle ilişkisini ele alacağız. Migren ve genetik Hemiplejik Migren ve Monogenik Kalıtım Hemiplejik migren, migrenin nadir görülen bir formudur ve otozomal dominant kalıtım gösterir. Bu tip migren, tek gen mutasyonlarıyla ilişkilidir. En çok bilinen genler şunlardır: CACNA1A G...

Erkek İnfertilitesi

Resim
Erkek İnfertilitesi: Nedenleri, Tanı ve Genetik Değerlendirme Bir yıl boyunca düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edilememesine infertilite denir ve çiftlerin yaklaşık %15’inde görülür. Erkek infertilitesinde vakaların yaklaşık yarısı oligospermi, azospermi gibi hatalı spermatogenez ile ilişkilidir. Erkek faktörü, infertil çiftlerin %30'unda tek başına, %20’sinde ise kadın faktörü ile birlikte rol oynar. Olguların %20’sinde ise infertilitenin nedeni belirlenememektedir. İnfertilitede Sperm Analizi ve Temel İnceleme Alanları İnfertilite değerlendirilmesinde sperm morfolojisi, sperm fonksiyonu ve nükleus değerlendirmesi temel inceleme alanlarıdır. Bu parametreler şunları içerir: Sperm Morfolojisi: Işık ve elektron mikroskobu ile değerlendirilir. Sperm Fonksiyonu: Hareketliliği, akrozom reaksiyonu, zona pellucida ile etkileşim ve oksidatif stres düzeyleri analiz edilir. Nükleus Değerlendirmesi: Kromatin yoğunlaşması, DNA fragmentasyonu ve anöploidi incelenir...

Meme Kanseri Genetik mi?

Resim
Meme Kanserinde Genetik ve Risk Faktörleri: Neler Bilmeliyiz? Meme kanseri , kadınlarda en sık görülen kanser türü olup, tüm kanser vakalarının %25'ini oluşturur. Ayrıca ölüme yol açan kanserler arasında ikinci sırada yer alır. Hormonal ve yaşam şekline bağlı faktörlerin yanı sıra genetik unsurlar, meme kanseri riskini önemli ölçüde artırır. Özellikle aile öyküsü olan kişilerde genetik faktörler, riskin belirlenmesinde kritik bir rol oynar. Meme Kanseri Genetiği Meme Kanseri Risk Faktörleri Genetik ve Çevresel Etkiler: Meme kanserinde genetik faktörlerin etkisi %73 iken, çevresel faktörlerin etkisi %27’dir. Ailesel ve Kalıtsal Meme Kanseri: Meme kanseri vakalarının %15-20’si ailesel, %5-10’u ise kalıtsal niteliktedir. Poligenik Multifaktöriyel Kalıtım: Ailesel meme kanseri vakalarının bir kısmı, genetik testlerle tespit edilemeyen poligenik multifaktöriyel bir yapıya sahiptir. Bu tür vakalar genellikle ileri yaşta görülür. Kalıtsal Meme Kanserinde Önemli Genler BRCA1 ve BRCA2 g...

Down Sendromu Prenatal Tanı ve Tarama

Resim
Prenatal Tanı ve Non-İnvaziv Yöntemler: Doğum Öncesi Tanıda Güncel Yaklaşımlar Prenatal tanı , embriyonik ve fetal sağlık durumunu değerlendiren tıbbi bir süreçtir. Gebeliklerin yaklaşık %8’inde genetik durumlar için prenatal tanı gerekebilir. Bu süreçte, tedavisi mümkün olmayan, yaşam süresini kısaltan veya ciddi fiziksel ve zihinsel engellere neden olan hastalıkların tespiti önem taşır. Down Sendromu (DS) , prenatal tanının en sık endikasyonlarından biri olup, daha hızlı, az masraflı ve non-invaziv yöntemlere yönelik çalışmalar bu alanda dikkat çekmektedir. Down Sendromu, Prenatal Tanısı Prenatal Tanı Yöntemleri: İnvaziv ve Non-İnvaziv Yöntemler Prenatal tanı yöntemleri , invaziv ve non-invaziv olmak üzere ikiye ayrılır: İnvaziv Yöntemler Amniyosentez (AS): 15-18. gebelik haftalarında amniyotik sıvıdan örnek alınarak yapılır. Yüksek doğrulukla genetik anomali tanısı konulabilir, ancak düşük riski taşır (%0,5-1). Koryonik Villus Örneklemesi (CVS): 10-12. gebelik haftalarında koryoni...

Mitokondri Enjeksiyonu, Tüp Bebek

Resim
      Mitokondri, hücre içinde yer alan hücrenin oksijenlenmesini sağlayan solunumdan sorumlu bir organeldir. Kendine ait genetik materyali vardır. Mitokondriye ait mitokondriyal DNA anneden kalıtılır.        Hücrenin büyüklüğüne göre sahip olduğu mitokondri miktarı da değişir. Kadın üreme hücresi olan yumurtada mitokondri miktarı diğer büyüklüğü nedeniyle diğer hücrelerimize göre daha fazla sayıdadır. Spermde ise hareket kabiliyeti nedeniyle solunum yani enerji ihtiyacı fazla olduğundan mitokondriler kuyruk bölgesinde toplanmıştır. Spermin baş kısmı yumurtaya girip döllenme başladığında spermin kuyruğu yumurta dışında kalarak kaybedilir. Dolayısıyla çocuğa babadan mitokondri ve mitokondriyal DNA geçişi olmaz.       Mitokondri miktarı yaşla birlikte yumurta hücresinde azalmaktadır. İleri anne yaşı nedeniyle kalitesiz yumurta hücresi nedeniyle gebelik elde edilememesi, başarısız tüp bebek tekrarları gibi durumlarda anne yumurta...

Yaratıcılık Geni, Yetenek

Resim
              Güzel sanatlar, güzellik ve zevkle ilgilenen sanatlardır. Daha önce “müzik” in genetiğinden bahsetmiştik. bkz.(Müzisyen Geni)  Bu yazıda resim, heykel, mimarlık, şiir, yazarlık, oyunculuk vb. diğer sanat dallarının bütününü kapsayan ve kısaca yaratıcılık dediğimiz kavramın genetiğinden bahsedeceğiz. Yaratıcılık, yeni ve değerli bir şey oluşturma olgusudur. Kişinin kendini anlatmasının yollarından birisidir. Genetik yatkınlık kadar çevresel faktörler de yaratıcılığın geliştirilmesi konusunda çok önemlidir. Yani başka bir ifade ile yaratıcılık ve yaratıcı düşünme poligenik, multifaktöriyel bir özelliktir. Yapılan araştırmalarda bazı genlerde yaratıcılıkla bağlantılı birtakım değişiklikler bulunmuş olsa da, bu değişiklikler kişilerin yaratıcılığı hakkında tek başlarına fikir vermezler. Poligenik multifaktöriyel bir özellik olan yaratıcılığın sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi, ancak kişinin yarattığı eserlerin değerlendirilmesi ile...

Müzisyen Geni, Müzik Kulağı, Ritm Duygusu

Resim
     Müzik yeteneği, herkeste olmayan ve bazı ailelerde çok sayıda olabilen kişilerin sahip olduğu, genetik ağırlığı fazla olan bir yetenektir. Müzisyen birinin ailesine baktığınızda en az bir ebeveyninin veya birkaç akrabasının müzikle ilgilendiğini fark edersiniz.             Yapılan ikiz çalışmaları, segregasyon, linkaj analizleri de müzik yeteneğinin kalıtsallığını ispatlamaktadır. Birçok farklı gendeki birçok farklı değişiklik bazı ailelerde evlilik gibi sosyal etkileşimlerle de yığılır. Bu genetik yığıntılar müzik yeteneği halini alır. Bu yığıntıdan daha fazla pay alan aile biriyi yeteneği en fazla olan aile bireyi olur. Bu genlerden bahsedecek olursak, 12. kromozom üzerindeki AVPR1A geni, müzik algısı, müzik hafızası ve müzik algılama ile ilişkilendirilirken, 17. Kromozom üzerinde yer alan SLC6A4 geni müzik hafızası ve koro katılım yeteneği ile ilişkilendirilmiştir. ADCY8 geni sadece beyinde ifade edilen bir gendir ve ...

Sporcu Geni

Resim
     Sporculuk ve benzeri yeteneklerin altında her özelliğimizde olduğu gibi genetik faktörler yatmaktadır. Spor yeteneğinde %30-80 oranında genetik faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir. Her ne kadar bir takım genetik farklılıklar spor yeteneği ile ilişkilendirilmiş olsa da bu değişikliklerin tek başlarına bir anlamı yoktur.       Örneğin COMT genindeki bir farklılık (rs4680), yüzücülerdeki rekabet performansı ve ultra dayanıklılık ile ilişkilendirilmiştir. COMT, prefrontal korteks içindeki dopaminin düzenlenmesinde rol oynar, bu SNP'deki varyasyon dopamin seviyelerini ve dolayısıyla bilgi işlemeyi ve hafızayı etkiler. Böyle bir varyant eritropoietin reseptör (EPOR) geni içinde rs121917830'da da meydana gelebilir. Bu varyasyon, etkilenen insanların kırmızı kan hücresi üretimini ve dolayısıyla daha fazla oksijen taşıma kapasitesini arttırdığı eritrosistoz-1 adlı bir hastalıkla bağlantılıdır. Bu değişiklik dayanıklılık sporları için potansiyel o...

Multiple Skleroz, MS Genetik mi?

Resim
     Multiple Sklerozis (MS), sinir sistemini tutan nörolojik otoimmün bir hastalıktır. Sinir hücrelerinin etrafını saran myelin kılıf hem koruyucu hem de uyarının iletimini hızlandıran özelliktedir. MS’de myelin kılıflara karşı vücudun bağışıklık sistemi henüz tam olarak bilinmeyen nedenlerle saldırır. Myelin kılıflar üzerinde inflamasyon yani iltihap oluşur. Myelin kılıflar görevlerini yerine getiremezler sinir hücresi üzerinde uyarı daha yavaş iletilmeye başlar ayrıca sinir hücreleri de bu iltihaptan zarar görür. Tutulan bölgeye göre klinik bulgular ortaya çıkar. Görme kaybı, dengesizlik gibi bulgular bunların bir kısmıdır.  Zamanla tutulumlar arttıkça geri dönüşü olmayan hasarlar ortaya çıkabilir. MS poligenik multifaktöriyel bir hastalıktır. Birçok gendeki küçük değişikliklerin bir araya gelip yatkınlık oluşturması ardından çevresel faktörlerle hastalığın tetiklenmesi ile ortaya çıkar.  Yapılan araştırmalarda bu genlere ait birtakım değişi...

Aşk Genetik mi?

Resim
              Aşık olmak, genetik yapımızın kontrolündedir. Aşk üzerinde serotonin ve dopamin metabolizması etkilidir. Serotoninin hücre içine taşıması kolay olan bireyler aşklarını daha aşk gibi tutkulu, şiddetli ve ateşli yaşarlar ve bu kişiler daha sık ve kolay aşık olduklar. Bu kişilerde serotonin reseptörlerini kodlayan genler daha kısadır. Uzun gene sahip olan kişiler ise duygularını daha az belli ederler, daha sakin ve dingin bir şekilde aşklarını yaşarlar. Bu kişilerin serotonin reseptör genleri daha uzun protein kodlarlar. Sevgi gibi, aşk gibi birçok özelliğimiz, tüm davranış kalıplarımızın belirlendiği içerisinde genetiğin de yer aldığı oldukça kompleks bir mekanizma sonucunda ortaya çıkar.              İnsan bağışıklık sisteminde rol oynayan bazı genlerin, eş seçiminde ve doğru eşi bulma konusunda bizleri yönlendirdiği bilinmektedir. Aşk hormonu adı...

Kadın İnfertilitesi

Resim
Bir yıl boyunca korunmasız düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebelik oluşmaması İNFERTİLİTE olarak tanımlanır. İnfertilite çiftler için psikososyal ve ekonomik bir sorundur. Hiç gebelik elde edilememişse primer infertilite, en az bir kere gebelik elde edilmişse sekonder infertilite olarak adlandırılır. Her ovulatuar siklusta %25 gebelik şansı vardır. Bu oran 3 ayda %57’ye, 6 ayda %72’ye, 12 ayda %85’e yükselir. Otuz bir yaş üstünde, yaş artımı ile gebelik oranları azalır. 12 ay dolmadan araştırılması gerek çiftler: 1)35 yaş üstü kadınlar 2)Oligo/amenoreik kadınlar 3)Uterin, tubal hastalığı ya da endometriozisi ya da abdominal ve pelvik cerrahi geçiren kadınlar 5)Semen anormalliği olan erkekler 6)Ürogenital cerrahi ya da cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü, genital patolojik bulgusu olan erkekler Kadınlarda fertilite 35 yaşından sonra azalır, 40 yaşından sonra minimaldir. Erkeklerde ise 40 yaşından sonra hafif azalır ve ileri yaşlara kadar devam eder. Reprodüktif çiftlerin %...

Doku Uyumu, Organ Transplantasyonu

Resim
Organ naklinde doku uyumu aranmaktadır. Aksi halde organı alan kişi organı yabancı cisim olarak algılar ve immünolojik olarak yanıt verir. Bu da organın reddine neden olur. Doku uyumu kişiyle ne kadar fazlaysa vücudun organı kabul etme ihtimali o kadar yüksektir. Özellikle kemik iliği nakillerinde HLA uyumu dokunun reddedilmemesi açısından çok önemlidir.  HLA-DR uyumsuzluğu olan nakil olgularında ağır akut graft versus host hastalığı oranı %65 ile yüksek bulunmuştur. HLA-A ya da HLA-B uyumsuz nakil olgularında ise bu oran %34 iken HLA tam uyumlu vericiden nakil olgularında %14 saptanmıştır.  HLA (Human Leukocyte Antigens) 6. kromozomun kısa kolunda yerleşen yaklaşık 4000 kb uzunluğunda dev bir gen kompleksidir. Görevleri MHC (Major Histocompatibility Complex) moleküllerini kodlamaktır. MHC Class II’de HLA DP, DM, DQ, DR ve TAP moleküllerini kodlayan genler yer alır. Bunlardan HLA DP, DQ ve DR, antijen sunumundan sorumlu molekülleri kodlar. DM, TAP1 ve 2 tarafından kodl...

Kök Hücre

Resim
Kök hücreler sınırsız bölünme, yenilenme ve farklılaşma özelliğine sahip hücrelerdir. Tek bir embriyo hücresinden kompleks bir organizma haline gelmemizi sağlarlar.  1.Totipotent Kök Hücreler: Zigot oluşumundan blastosist aşamasına kadar embriyonun farklılaşmamış kök hücreleridir. Embriyo, embriyo dışı bütün dokuları  oluşturan sınırsız çoğalma yeteneğine sahip kök hücrelerdir. 2.Pluripotent Kök Hücreler: Embriyonun 5-6. günlerinde 64-200 hücreli blastokist iç hücre kitlesindeki embriyoblastlardır. Ektoderm, endoderm ve mezoderm karakterli dkulara dönüşerek bütün organ ve dokuları yapar. Sınırsız çoğalma yeteneğine sahiptirler.  3.Multipotent Kök Hücreler: ektoderm, mezoderm ya da endodermden farklılaşmayı sağlar. Kendini yenileme özelliğine sahip erişkin kök hücrelerdir. Multipotent hücreler somatik kök hücreler olup kemik iliği, kas, göz, sinir, karaciğer ve deri gibi dokularda bulunur. Bu dokuları yaşam boyu tamir ederler. Ölen ya da hasar gören hücreler...