18 Ocak 2020 Cumartesi

Down Sendromu

Down Sendromu(DS), kromozom 21 (Hsa21)’in ekstra kopyası nedeniyle ortaya çıkan birçok genin sorumlu tutulduğu multigenetik kompleks bir tablodur. Yaklaşık 750–1000 canlı doğumda 1 görülmesiyle canlı doğumlarda en sık görülen kromozomal anomali olarak nitelendirilir. Bunun yanı sıra konjenital mental retardasyonun en sık nedenidir. DS’li fetüslerin yarısı ise erken gebelik aylarında düşükle kaybedilir. Maternal yaşın artmasıyla birlikte trizomi 21’li çocuk dünyaya getirme sıklığı artar. Örneğin 30 yaşında bir anne için risk yaklaşık 1/750-1000 iken 40 yaşında bu oran 9/1000’e kadar yükselir. Bununla birlikte yapılan çalışmalarda patolojik bulguların penetransının değişkenlik gösterdiği bildirilmiştir.
Anne yaşına göre DS görülme sıklığı:

DS’de görülebilecek fenotipik bulgular kromozom 21’deki yaklaşık 310 genden birinin ya da daha fazlasının ekstra kopyasının mevcut olmasına bağlanmaktadır. Klinik spektrum değişken olsa da DS’li bireyler yenidoğan döneminden yaşlılık dönemine kadar pek çok ciddi tıbbi sorunla karşılaşmaktadır. DS’de %30–40 oranında görülen majör konjenital malformasyonların en önemlilerinden biri kardiyak defektlerdir. Morbidite ve mortaliteyi en çok etkileyen kardiyak defektler arasında en sık görülen anomali atrioventriküler septal defekttir (AVSD). Cerrahi girişim yapılmayan olgular en çok kardiyak nedenlerle kaybedilir. Ağır kalp anomalisi olmayan olgular ileri yaşlara kadar yaşayabilirler. Bebeklik yaşlarında kalp anomalisi dışında en önemli ölüm nedeni enfeksiyonlardır. DS’li 158 yenidoğan ile yapılmış olan bir çalışmada olguların %80’inde nötrofili, %66’sında trombositopeni ve %33’ünde polisitemi saptanmıştır. Bu çalışmada DS olgularının hematolojik ve immunolojik desteğe ihtiyaçları olduğu kanısına varılmıştır. Bunun yanında duodenal atrezi, duodenal stenoz, imperfore anüs, Hirschprung hastalığı gibi gastrointestinal trakt anomalileri de majör malformasyonlar arasında yer almaktadır. Çoğunlukla cerrahi müdahale gerektiren bu anomaliler olguların yaşam kalitesini azaltmakta ve perforasyon, peritonit ve sepsis gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir. DS’li bireylerde bazı malignitelere yatkınlığın artmış olduğu gösterilmiştir. Lösemi ve lösemi benzeri reaksiyonların görülme sıklığının arttığı çeşitli çalışmalarla kanıtlanmıştır. Nörolojik ve endokrinolojik hastalıklar da DS’li bireylerde yaşam kalitesini azaltarak önemli sosyoekonomik sonuçlara yol açabilir. Olguların yaklaşık %90’ında iletim tipi işitme kaybı söz konusudur. Olgularda Alzheimer Hastalığı sıklığının arttığı ve ortaya çıkma yaşının düştüğü görülmüştür. DS’li bireylerde çok farklı fenotipik özellikler ortaya çıkabilmekte ve bu özellikler her bireyde kendine özgü bir seyir izlemektedir. Bu hastaların yönetiminde yukarıda bahsedilen ve vücuttaki tüm sistemleri etkileyen klinik durumlar akılda tutularak pratik ve uygun çözümler sağlanabileceği öngörülebilir.
DS'nin klinik ve genetik özellikleri:
Sistem
Organlar
Bulgular
Büyüme
Boy
Boy kısalığı
Baş ve Boyun
Baş
Brakisefali

Yüz
Düz yüz profili

Kulaklar
Küçük kulaklar, katlanmış heliks, iletim tipi işitme kaybı

Gözler
Yukarı eğimli palpebral fissürler, epikantus, iriste Brushfield lekeleri

Ağız
Dışarı çıkma eğiliminde olan dil
Kardiyovasküler
Kalp
Konjenital kalp defekti% 30-40, atriyoventriküler kanal (endokardiyal yastık defekti)
Karın
Gastrointestinal
Duodenal darlık / atrezi, imperfore anüs hirschsprung hastalığı
İskelet
Omurga
Atlantoaksiyal instabilite

Pelvis
Hipoplastik iliak kanatlar, sığ asetabulum

Ekstrenmite
Eklem gevşekliği

Eller
Kısa, geniş eller, beşinci parmak orta falanks hipoplazisi, tek enine palmar kırışıklık (simian çizgi)
Cilt, Tırnak, Saç
Cilt
Ense kalınlığı
Nörolojik
Merkezi Sinir Sistemi
Mental retardasyon, Alzheimer hastalığı hipotoni, kötü Moro refleksi
Endokrin
-
Hipotiroidi
Hematoloji
-
Lösemik reaksiyonlar
Özellik
Bulgular
Kalıtım
İzole vakalar
Sitogenetik
Tam Trizomi 21, %94
Mozaik Trizomi 21, %2.4
Translokasyon 21, %3.3
Sıklık
Mayoz Kökenli >%95 anne (çoğunlukla mayoz 1)
Parental translokasyon ile nüks artar
İnsidans, 650-1000 canlı doğumda 1
Kritik Gen Bölgesi
DSCR1/RCAN1
DSCR2/PSMG1
DSCR3/DSCRA
DSCR4/DSCRB



Klinik olarak benzer bulgular göstermekle birlikte DS olgularının %95’inin 21. kromozomunun 3 ayrı kopyası vardır (klasik tip), %4’ünün Robertsonian tipte translokasyon, %1 kadarının ise mozaik yapıda olduğu bildirilmiştir. DS bulgularının ortaya çıkması aşağıda belirtilen mekanizmalara bağlı olarak 21 numaralı kromozomun 3 adet bulunması ve gen-dozaj etkisine bağlanmaktadır. Burada 21 numaralı kromozom üzerinde bulunan genler %50 oranında mRNA düzeyinde artmış ekspresyon göstermektedirlerArtmış gen-dozaj etkisine bağlı olarak da fenotipin ortaya çıktığı bildirilmektedir . Toplam kromozom sayısı 47’dir ve üç adet 21 numaralı kromozom vardır. Mayotik nondisjunction (ayrılmama) nedeniyle ya da gamet oluşumu sırasında kromozomların anormal segregasyonu sebebiyle fazladan bir 21. kromozom bulunmaktadır. Klasik trizomi 21’li çocukları olan ailelerin %1,5 kadarında gonadal mozaisizme bağlı olarak birden fazla çocukta trizomi 21 saptandığından risk yüksek olmasa da serbest trizomi 21’li çocuk öyküsü olan tüm ailelere genetik danışma verilmeli, planlı gebelik önerilmeli ve aileye prenatal tanı endikasyonundan söz edilmelidir. 
Translokasyon tipindeki DS’de kromozom sayısı 46’dır. Ancak serbest halde bulunan iki adet 21 numaralı kromozoma ek olarak 14, 21 ve nadiren 22. numaralı kromozomlara transloke olmuş üçüncü bir 21. kromozom bulunmaktadır. En sık rastlanan translokasyon 14q ve 21q arasındadır. Bu durumda anne ve babanın karyotipi normal olduğunda yineleme riski önemli oranda artmamıştır. Olguların %10’unda ise ebeveynlerden biri transloke kromozomu dengeli olarak taşımaktadır. Yineleme riski önemli oranda artar. 
Mozaik tipteki DS olgularında postzigotik bölünme hatası sonucu normal ve trizomik hücre dizileri bir arada bulunur (46, XX/ 47, XX,+21). En önemli risk etkeni ilerlemiş maternal yaştır (İMY). Mayoz-1 evresinin duraklayıp 10–50 yıl sonra devam ettiği, mayoz-2 evresinin ise ovulasyon sırasındaki 3–4 günü kapsadığı ve fertilizasyonla tamamlandığı göz önünde bulundurulursa İMY’nin sadece mayoz-1’i etkilemesi daha olası gibi gözükmektedir. Mayoz-1’deki duraksama sırasında oositte çevresel toksik etkenlerin birikmesi, mayoz düzeneğinde degradasyon meydana gelmesi, hormon sinyalindeki değişimler nedeniyle over işlevlerinin yeniden düzenlenmesi ayrılmama nedenlerindendir. İMY hem mayoz-1, hem de mayoz-2 evrelerinde ayrılmama riskini arttırmaktadır. Maternal ayrılmama ile ilişkisi gösterilmiş olan diğer risk faktörüyse bozulmuş rekombinasyon örgüsüdür
DS tiplerinin karyotip örnekleri: 
A) 47,XY,+21 
B) 46,XY,t(14;21)  
C) 46,XY,t(21q;21q)

DS trizomik 21. kromozomda yer alan birden çok genin neden olduğu bir patolojidir. Bu kromozomda 225 kadar gen ve 59 psödogen olduğu bilinmektedir. Trizomi 21’in bir gen kusuru değil, gen dozajı kusuru olması genlerin % 50 daha fazla eksprese olması nedeniyledir. DS patogenezinden sorumlu tutulan bir diğer etkense protein kodlamayan işlevsel deoksiribonükleik asit (DNA) öğeleridir. Bunlar protein kodlamasında direkt olarak rol almasalar da birçok düzenleyici mekanizmalardan sorumludur. Protein kodlamayan DNA dizilerinin bir kısmı ribozomal RNA, taşıyıcı RNA, mikroRNA gibi çeşitli işlevsel RNA tiplerini kodlarlar. Promotör ve hızlandırıcılar ise (enhancer) transkripsiyon faktörlerinin bağlandığı özel DNA dizileridir. Diğer DNA dizileri, mRNA'ya yazıldıkları zaman mRNA'nın uygun şekilde işlenmesi (poliadenilasyon, başlık takılması, uç birleştirme gibi) ve protein çevriminin adımları (başlama, sonlanma) için gerekli dizileri içerir. Bir kısım DNA dizileri ise DNA'nın sıkışıp kompakt bir kromatin yapısını almasını sağlar . Bu nedenle DS kliniğinde 21. kromozoma ait kodlama yapmayan dizilerin de sorumlu tutulabileceği düşünülebilir.

HSA21’in uzun kolunda belirli bir bölgenin, DS için karakteristik özelliklerden sorumlu olduğu öne sürülmüştür ve bu bölge “Down Sendromu Kritik Bölgesi (Down Syndrome Critical Region; DSCR)” olarak isimlendirilmektedir. DSCR’nin duplikasyonunun DS fenotipi için hem gerekli hem de yeterli olduğunu öne süren araştırmacılar olmakla birlikte;  DS’de izlenen fenotipik özelliklerin multifaktöriyel etkileşimler sonucu geliştiğini belirten araştırmacılar da bulunmaktadır. Benzer şekilde; farelerle yapılan çalışmalarda, trizomik farelerin beyin fenotipi için DSCR’nin yeterliliği konusunda da farklı sonuçlar bulunmaktadır .

10 Aralık 2019 Salı

Akraba Evliliği



     En az bir ortak ataya sahip olan bireylere akraba (consanguineous), akrabalar arasında yapılan evliliklere akraba evliliği (consanguineous marriage),  doğan çocuklara ise  çocukları inbred denir. Latince kan anlamına gelen ‘sanguis’ ve ortak anlamına gelen ‘con’ sözcüklerinin bir araya gelmesinden oluşmuştur. Akrabalıkta ortak ata bir yada iki kuşak kadar önce ise buna ‘yakın akraba’, eğer ortak ata kuşaklar öncesinde bulunuyorsa ‘uzak akraba’ olarak tanımlanır.     İnsanoğlu çiftleşerek çoğalır yani çocuk anne baba sının aynısı olmaz soyun devamlılığı için evrim sürecinde farklılaşmaya ihtiyaç vardır. Anne baba genetik materyal açısından ne kadar farklıysa doğacak olan birey o kadar farklı koşula uyum sağlayabilecek durumda olur. Bu durum bitki ve hayvanlarda da bu şekildedir. Melez at daha hızlı koşar, hibrit domates en iyi ve en bol meyveyi verir. İnsaoğlunda ise yaşama uyum sağlayacak en güçlü, en güzel bireyler melezdir. Yani anne babalar arasında ortak ata yoktur. Anne ve babamızdan birer DNA zinciri alırız önemli olan bu zincirlerin birbirlerinden farklı olmasıdır. Annenin eksiğini baba, babanın eksiğini anne kapatır. Ve dünyaya gelen bireyler bu şekilde dayanıklı hale gelir.      Toplumsal bazı nedenlerden dolayı akraba evliliği ülkemizde %24 civarında görülmektedir. Ne önlem alırsak alalım bilinen bir hastalık yoksa çiftler gebelik düşündüklerinde önüne geçemeyeceğimiz hastalıklar için normalin 2 katı riske sahip olurlar ve bu riski göze alırlar.      Akraba evliliklerinde çocuklarda tek gen hastalıkları ve multifaktöriyel hastalıkların görülme riski artar. Kromozomal hastalıklara akraba evliliklerinin etki etmediği söylense de anne babası akraba olan kişilerin üreme hücreleri oluşurken mayoz bölünme sırasında kromozomal hata görülme riski artar. Yani akraba evliliği torunlara kadar etki eden bir durumdur.      Gebelik kayıpları, ölü doğum, bebek ölümleri, doğumsal anomaliler, kısırlık gibi bir çok sağlık problemi ile ilgili risk artar. Bazı akraba evliliklerinde görünürde hiçbir sıkıntı olmaması akraba evliliğinin masum olduğu yanılgısı yaratabilir. Görünürde bir sorun olmaması inbredlerin tamamiyle sağlıklı güçlü olduğu anlamına gelmez. Altta yatan ve kişiyi farketmese de tüm yaşantısı boyunca bırakmayan bğir takım özellikler mutlaka vardır.

3 Aralık 2019 Salı

Noninvaziv Prenatal Tarama NIPT

        Prenatal dönemde tanı koymak için geçerli testler hala girişimsel testler olan amniyosentez, kordosentez, koryonik villus biyopsilerinden yapılan genetik testlerdir.
            NIPT ise günümüzde tarama testi olarak kabul edilir bize prenatal invaziv testlerin yapılıp yapılmaması gerektiği hakkında fikir verir. Yani NIPT sonucunda bebekte risk görülüyor ise gebeliğin sonlandırılıp sonlandırılmaması amniyosentez sonucuna göre değerlendirilir. NIPT anneden alınan bir tüp kandan yapılır. Anne kanında bebeğe ait minimal düzeyde genetik materyal olan DNA bulunur. Çok farklı firmaların çalıştığı NIPT vardır. Bir çoğunun güvenilirliği %90 nın üzerindedir. Pratik yaklaşımda tarama testinde risk artışı olması durumunda NIPT yapılması uygundur. İleri anne yaşı, USG de anomali, 20 hft üzerinde risk faktörünün varlığında girişimsel işlemler daha çok tercih edilir. Tüm bu durumlar ayrıntılarıyla genetik danışmanlıkta ele alınmalıdır.
Aşağıdaki durumlarda NIPT testi doğru sonuç vermeyebilir, bu durumlarda NIPT önerilmez.
- Annede kromozomal anomali olması
- Anne vücut kitle endeksinin 35 ve üzeri olması
- Çoklu gebelik olması (ikiz, üçüz, vb.)
- Annenin geçen 3 ay içinde kan/kemik iliği transplantasyonu ya da kök hücre tedavisi almış olması
- Gebeliğin 8 haftadan küçük olması
- Gebeliğin oosit donasyonu(yumurta bağışı) ile gerçekleşmiş olması

Ailesel Akdeniz Ateşi, FMF

  Ailevi Akdeniz ateşi (Familial Mediterranean fever, FMF), Ailevi Akdeniz Ateşi, tekrarlayan ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı ve eklem ağrısı gibi semptomların hepsini, tekini ya da bir kısmını gösteren ataklar şeklinde seyreden bir hastalıktır. Nöbetler genellikle kişiden kişiye değişmekle birlikte 24-48 saat sürer. Hastalarda nöbetler arasındaki zamanda hiçbir belirti yoktur. Karın ağrısı, akut apandisit ile karışabilir ve çok şiddetli olabilir.

           Anne ve babadan direkt geçişi olan genetik bir hastalıktır. Bir çeşit romatizmadır. Vücutta mutasyondan dolayı iltihap ortaya çıkar, bu iltihap genelde karın zarını tutarak karın ağrısı, eklem zarlarını tutarak eklem ağrıları ve ateş gibi şikayetleri ortaya çıkarır. Bu hastalıkla ilgili mutasyon kişide varsa hastalık hayatın herhangi bir döneminde kendini gösterebilir. Bazen de ömür boyu bulgu vermeden kişi sorunsuz bir şekilde yaşayabilir. Bazı hastalarda ise iltihap vücutta vardır ancak bu durum bir şekilde ortaya çıkarılmamıştır, kişi bu durumu tolere etmiş olabilir ve ileri yaşlarda müdahale edilmemiş iltihap böbrek, kalp ve çeşitli organlarda zararlı proteinlerin (amiloid) birikimine yol açarak organ yetmezlikleri görülebilir.  Amiloidozda vücutta değişik organlarda "amiloid" denilen madde birikir, bunun sonucu kalp yetmezliği(kalpte birikim), böbrek yetmezliği(böbrekte birikim), bilinç kaybı, felç (sinir sisteminde birikim)gibi sorunlar ortaya çıkar. FMF ile ilgili bilinen bir mutasyonumuz var ise şikayetimiz olsun ya da olmasın ömür boyu doktor kontrolünde olmalıyız.

            Hastalıktan %98 oranında MEFV geni sorumludur. Ancak bu gendeki mutasyon mekanizması tam olarak henüz çözülebilmiş değildir. Ilımlı mutasyonlar ağır seyredebileceği gibi ağır mutasyonlar bulgu vermeyebilir. Ya da MEFV geninde herhangi bir mutasyon olmadan kişi FMF hastalığına sahip olabilir.

Ülkemizde bu hastalığa sebep olan genetik bozukluğu her 6 kişiden biri taşımaktadır. 1000 kişiden 1 ila 3'ü FMF hastasıdır. Yöresel bir hastalık olup en çok Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinde görülür.

Tanı; tanı kriterleri (Tel-Hashomer), kolşisine cevap ile konulmakta ve MEFV gen mutasyonu ile desteklenir. Tanıda altın standart kolisine yanıttır. AAA hayat boyu devam eden bir hastalıktır ve tedavi için sürekli kolşisin kullanmayı ve doktor kontrolünü gerektirir (3,4). Kolşisin; hastaların sağlık durumlarını büyük ölçüde iyileştirir, atakların şiddetini ve sıklığını

sınırlar ve önemli derecede organ hasarının önüne geçer.

Tel-Hashomer AAA Tanı Kriterleri

Majör Kriterler

Tekrarlayıcı poliserözit ve ateşli ataklar

Başka bir nedene bağlanamayan AA tipi amiloidoz

Sürekli kolşisin tedavisine iyi cevap

Minör Kriterler

Yineleyen ateşli ataklar

Erizipel benzeri eritem

Birinci derece akrabalarda AAA varlığı

Kesin Tanı : 2 majör veya 1 majör ve 2 minör kriter

Şüpheli Tanı :1 majör ve 1 minör kriter


2 Aralık 2019 Pazartesi

BRCA Nedir?

      BRCA meme ve over kanserinden yüksek ölçüde sorumlu tutulan gen ailesidir. BRCA1 ve BRCA2 adında iki gen içerir. Bu genler üzerinde mutasyon olması durumunda yaşam boyu meme kanseri ile karşılaşma riski % 70' lere ulaşmaktadır. Erken yaş meme kanseri, ailede çok sayıda meme kanseri, yumurtalık kanseri, erkek meme kanserlerinde bu genlerdeki mutasyonlar akla gelir. Ailedeki indeks vaka yani kanser olan kişi üzerinden mutasyon araştırması yapılır. Mutasyon bulunması durumunda hekim ve hastanın ortak ve uygun kararıyla sağlıklı meme ya yakından takip edilir ya da koruyucu cerrahiyle meme ya da memeler boşaltılır. Yine ortak karar ile uygun yaş ve zamanda yumurtalık ve tüplerin alınması söz konusu olabilir. Amaç ailedeki kadınları meme ve yumurtalık kanserinden korumaktır. Çünkü bu mutasyonu taşıyan olgularda yüksek risk söz konusu olduğundan cerrahi gibi radikal koruyucu işlemler düşünülebilinir. Sonraki kuşaklara bu mutasyonun geçme ihtimali %50 dir. Mutasyonun bulunması durumunda tüp bebek ve preimplantasyon genetik tanı işlemleri ile sonraki kuşakların korunması sağlanır.



     İlk yapılacak iş indeks vakanın yani ailedeki hasta kişinin Tıbbi Genetik Hekimlerine başvurmasıdır. İndeks vaka kaybedilmiş ise birinci derece akrabalar üzerinden araştırılma sürdürülür.
    BRCA1-2 dışında sorumlu başka genler de söz konusu olabilir. Doktorunuzun takibi ile uygun genetik araştırma ile riskinizi öğrenebilirsiniz.

14 Ekim 2018 Pazar

Kanser Genetik mi?

            Her türlü kanser türünün altında genetik nedenler yatar. Yani hiçbir hastaya "seninki genetik değil" denemez. Hepimiz bir şekilde yaşamımız boyunca maruz kaldığımız birçok dış faktör (sigara, stres,  mesleki maruziyet vb) ve aileden aldığımız birçok genetik değişikliğin bir araya gelmesiyle başka bir hastalık vb nedeniyle hayatımızı kaybetmezsek, belli bir yaştan sonra çok büyük bir ihtimalle bir kanser türünü yaşayacağız. Örneğin bazı aileler genetik olarak kolon kanserine yatkındır, bu ailenin bir ferdi yaşamı boyunca yediğine içtiğine dikkat etmez yıllar yılı kabızlık yaşar, üzerine stres sıkıntı eklenir, farkında olmadığımız bir sürü maruziyet içinde kalır ve belli bir yaştan sonra kolon kanseri olur. Bu ailenin sağlıklı ferdi kolon kanserine genetik olarak yatkındır. Ancak bu yatkınlık saydığım ve sayamadığım diğer faktörlerle bir araya gelmezse kolon kanseri olmaz. Ailemde kanser var "bende olur mu?" sorusunun cevabı "olmaz" olamaz. Hiçbir genetik test "kanser olmayacaksın" diyemez. Ailende kolon kanseri varsa barsak düzenine dikkat edeceksin. Akciğer kanseri varsa sigara içmeyeceksin, karaciğer kanseri varsa alkol almayacaksın. Tüm bu kurallara uysan da, bilimin çözemediği, farkında olmadığımız bütün dış faktörleri engelleyemeyeceğimizden riski ortadan kaldıramayız ancak örnek verdiğim kurallara uyarak en aza indirebiliriz. 
       Bazı durumlar vardır ki yaşanan kanserin nedeni birçok genetik değişikliğin bir araya gelmesinden ziyade genetik tek bir mutasyondan (gen üzerindeki belirgin hata) kaynaklanır. Bu tek mutasyon kuşaktan kuşağa %50 oranında geçiş yapar ve çok yüksek yüzdelerle çeşitli kanser türlerine neden olabilir. Yirmili otuzlu yaşlarda meme kanseri, erkekte meme kanseri, çok nadir görünen kanser türleri, farklı kanser türlerinin aynı kişide olması, kolonda genç yaşta yüzlerce polip olması gibi beklenmedik, şaşırtıcı durumlar genellikle genetik mutasyonla karşımıza çıkar. Bu durumda ailenin diğer fertleri sıkı kontrole alınır, mutasyon öncelikle kanseri yaşayan kişide genetik testlerle araştırılır, mutasyon bulunursa, ailenin sağlıklı fertleri de bulunan bu mutasyon açısından araştırılır. Sağlıklı bir bireyde bu mutasyon varsa kişi ya erken tanı açısından yakından takip edilir ya da radikal bir şekilde korumaya alınır. Mutasyon en sık  meme kanserine neden oluyorsa sağlıklı kişinin memeleri koruyucu cerrahi yöntemlerle alınabilir. Bu süreç tabiki aile bireylerinin isteği dahilinde, yaşam tarzı, kar zarar oranları, organın yaşamsal boyutu göz önüne alınarak birden farklı branştaki hekimin onayı ve hastanın kararı ile gerçekleşir. Şunu da bilmek gerekir ki mutasyona sahip olan bireyler kesin kanser olacak diyemeyiz, ancak risk yazı tura gibi yüksek oranlarda olacağından mutlaka doktor kontrolünde olunmalıdır.



       Bir diğer durum ise çok fazla miktarda dış faktörlere maruz kalmaktır. Çernobil örneğinde olduğu gibi direkt radyoaktif maddeye maruz kalmak, mesleki nedenlerle aynı maddeyle yıllarca temas halinde olmak, asbest boyalı evlerde yıllarca yaşamak gibi durumlarda sağlam olan genlerimiz belli ilgili organlarımız üzerinde defekte uğrar ve kanser ortaya çıkar.
Görüldüğü gibi kanser genetiktir, dikkat edilmesi gereken nokta ne kadar genetik olduğudur. Genetik kısmını henüz değiştiremiyoruz, ancak değiştirebildiğimiz noktalara müdahale edebiliriz.

5 Ocak 2015 Pazartesi

Mitokondriyal DNA - mtDNA

Mitokondriyal DNA


Mitokondriyal Kalıtım

  1. Tek bir hücrede binlerce mitokondri ve tek bir mitokondride yaklaşık 10 civarında mtDNA kopyası kromozomlar halinde yer alır.
  2. 16.569 bç'den oluşmuştur. %66'sı protein kodlamaktadır.
  3. Mutasyonlara nükleer DNA (ncDNA)'dan 10 kat daha fazla açıktır.
  4. 37 gen içerir.
    1. 13 gen-polipeptid
    2. 22 gen-tRNA
    3. 2 gen-rRNA sentezinde görevlidir.
  5. Sirküler yapıdadır.
  6. Çift zincirli olup kendi kendini eşleme kapasitesine sahiptir.
  7. Eşleşme sırasında rekombinasyon görülmez.
  8. Tamir mekanizmalarının yer almadığı düşünülse de günümüzde yapılan çalışmalarda yeni birtakım tamir mekanizmaları ortaya konmaya başlanmıştır.
  9. Maternal kalıtılır. Tüm bireyler mtDNA'larını annesinden almıştır. Etkilenmiş bir annenin tüm çocukları risk altındadır.
  10. Y kromozomuyla birlikte evrim, filogenetik çalışmalar, polimorfizm çalışmalarında kullanılmaktadır.
  11. Yaklaşık 59 hastalıktan sorumludur.
  12. ncDNA'nın aksine intron içermezler.
  13. Her mitokondride etkilenmiş ve etkilenmemiş mtDNA'lar bulunmasına heteroplazmi denir.
  14. Homoplazmiye eğilim söz konusudur. Yani kuşaktan kuşağa aktarım ve yaşla birlikte kişinin vücut hücrelerinde mutant mtDNA sayısı artış gösterek tümü mutant hale gelebilir. Homoplazmi tam tersi şekilde mutasyonun tamamen yok olması şeklinde de karşımıza çıkabilir.
  15. İlgili hastalıklar iskelet kası, kalp, böbrek endokrin bezler, santral sinir sistemi gibi daha çok enerji gerektiren dolayısıyla bol miktarda mitokondri içeren dokularda bulgu vermektedir. Geniş fenotip yelpazesine sahiptir.
  16. mtDNA'nın her iki zinciri de anlatıma katılır.
  17. ncDNA'dan bazı aminoasit kodonları farklılık gösterir.
  18. Mitokondriyal proteinlerin yaklaşık %90'ı ncDNA tarafından kodlanmaktadır.
  19. Mitokondriyal hastalıkların çoğu ncDNA'daki mutasyonlardan köken alır.

COVID19 Yatkınlık Testi, IRF7, TLR3